25 Eylül 2013 Çarşamba

Tiyatro Çok Eğlenceliydi Dimi Anne!!!

         İşte duymak istediğim cümle bir gün buydu! Can ile öğlen uykusundan uyanınca Kerem abisi için hazırladığımız süpriz doğum günü parti paketini göndermek için kargoya gitmek üzere yola çıktık. Birden karşımızda bir afiş gördük. Çocuk tiyatrosu varmış. Üstelik bugünmüş. Allah biliyor ya Can'ı ne zamandır tiyatroya götürmek istiyordum, bir tiyatro çok sever olarak oğlumunda bundan keyif alması en büyük isteğimdi. Ama zaman ve mekan sorununu bir türlü çözemedim. zira çocuk oyunları genellikle öğleden sonra Can'ın uyku saatine denk geliyor genellikle :( Hep vazgeçmek zorunda kalıyordum. Ama bugün karşımıza çıkmıştı. Üstelik akşamüstü idi ve biz o saatlerde kargodan dönmüş, Güzelyalı parkının ordan geçiyor olacaktık. Sevgili başkanımız Hakan Tartan sağolsun Güzelyalı parkımızın yenilenen sahnesinde güzel bir havada çok uygun bir saatte bu etkiliği düzenlemişti. Oyunumuz da müzikli, çok eğlenceli ve manidar bir oyundu: Orman'ı sevmeyen kral!!!

           Herneyse Can'a 'tiyatro nedir' ondan bahsettikten sonra gitmek ister misin diye sordum. Cevabı "Hayır" idi. Ama pes etmeden heyecanlı heyecanlı anlatmaya devam ettim. Ve oyunun saatinden 10 dakika önce parka vardık. Henüz pek izleyici yoktu. Sandalyeler boştu. Kenara doğru oturduk ki istemezse çıkmamız kolay olsun diye. 10 dakika içinde alan dolmuş, oturacak yer kalmamıştı bile. Önce oyuncular müzikle çocukları hareketlendirmeye çalıştılar. Can bu hareketlere pek katılmadı. Ama oyun başladıktan sonra o kadar dikkatli izledi ki gözleri sulandı. 45 dakika boyunca hiç kıpırdamadan izledi. Çok mutlu oldum. Dahası bittikten sonra bitmesini de istemedi. Ve ayrılırken şöyle dedi "Tiyatro Çok Eğlenceliydi Dimi Anne!!!" öldüm mutluluktan. Dönüşte yol boyu babasına anlatıyordu:
" Kötü kral ağaçları kesmek istedi, ama Ormandaki Canlılar ve toprak ona izin vermedi, kesemedi" 
Ahmet: Kral neden kesmek istemiş peki Can? diye sordu
Can: "Çünkü Kötüydü o kral çok kötüydü" dedi.

23 Eylül 2013 Pazartesi

Sabır Sabır da Ne Olacak Bu İşin Sonu?

          Can inadına tam gaz devam ediyor. Tuvaletini ben yakalayıp götürmediğim sürece altına yapıyor. ve ben "annecim unuttun mu tuvalete yapıyorduk" dediğimde de benimle inatlaşarak "Hayır buraya yapıcam" diyor. Üstelemiyor hemen konuyu değiştiriyorum. Çünkü Can'ın ki bilmemekten değil. Yapmamaktan kaynaklanıyor. Zira 1 ay çok güzel uygulayabilmişti bunu. Geçen gün tam arkadaşı Alpler geldiği sırada yaptı. duşa girmek zorunda kaldık. Özellikle büyük tuvaletini yapınca temizlemesi çok zor oluyor. Bir yandan geçicek bu günler diyorum, neler neler geçmediki.... Bir yandan da çocuğumun bana içten içe tavır almasına üzülüyorum. Sanırım Can bir süre daha beni deneyip zorlayacak, bakalım nereye kadar....

19 Eylül 2013 Perşembe

Tuvalet Eğitimi Sorunsalı :(

         Hakikaten okul bizim hayatımızda ciddi bir sorun anladım. 7 aylıkken ilk çalışmaya başladığımda memeyi almayı bırakan, sonraki sene okula gittiğimde yemek yeme sorunsalı başlatan sevgili oğlum bu senede okul başladığından beri tuvalet eğitimimizde geri adım attı. Oysa bitiyor sanmıştım yani %95 başarılıydık son birkaç haftadır. Oysa şimdi söylemiyor çoğu zaman altına yada olduğu yere yapıyor. Sakin bir şekilde "Annecim unuttun mu tuvaletimizi söylüyorduk, tuvalete yapıyorduk" deyince de gözlerimin içine bakarak "Hayır buraya yapıcam, canım buraya yapmak istiyor" diyor. İnatlaşma dönemine denk gelmemizden midir yoksa okula başlamamdan, sabahları istememesine rağmen yatağından kaldırıp anneanneye götürdüğümden midir bilmiyorum ama nerde ise başa yakın bir yerlere geri döndük. Paniklememeye çalışıyorum çünkü bazen söylüyor:) Ama dediğim gibi çoğunlukla söylememeye başladı. İlk tuvalet eğitimine başladığım haftalarda bile bu kadar çok çamaşır yıkamıyordum ben :( 

        Tekrar organize yaptım herkesi.Annem ve Ahmet ilede konuştum. İyce tepki oluşturmadan bu dönemi atlatmalı. Tıpkı ilk günlerde olduğu gibi onun söyleyip söylememesine fırsat vermeden tuvalete oturtulacak. Böylece kazalar azalıp, altına yapmayı unutturmayı planlıyorum. Bakalım ne kadar başarılı olucaz...

10 Eylül 2013 Salı

Burak ve Mehmet Deniz'in Doğum Günü

          Cumartesi akşamüstü Can'ın çok sevgili aarkadaşları Burak ve Mehmet Deniz'in bahçelerindeki doğum günü partisine katıldık. Can'a sabahtan söyledim partiyi. aman ne sevinç ne hazırlık. Sanırım Can Giyinmeyi süslenmeyi seven metroseksüel denilen bir parti adamı olacak, gidişat onu gösteriyor. Hediye verme konusunda da çok rahat ve bonkörüz. Hediye almayı sevdiği kadar vermeyi de çok seviyor. Çok keyifli idi parti, mekan harika idi zaten, çok güzel hazırlanmışlar. Partinin sonuna doğru Nurdane'nin aldığı süperman tişörtlerinide giyince hepsi pek şeker oldular. 

        Kuzucuklar hep bir arada keyifli zamanlar geçirirler umarım...

8 Eylül 2013 Pazar

Hastayız, hastayım hasta...

            Ahmet dün akşamüstü sularında kendinden geçmeye başladı. Bir baktık ateş 39 larda ve ne yaptı ise düşüremedi. Sabaha acile zor gitti ve mikrop yerleşmiş boğazlarına ilaçlarını almış gelmiş ama o mikrop pazar gününde ateşini düşürttürmedi Ahmet'in, kafasını kaldıramadı. Can çoook üzüldü. Oyun arkadaşı ile oynayamamak bir yana birde sürekli yatıyor ve pek tabiki yanına pek yaklaşmamızı istemiyor olmamızla da gerginliği iyice arttı. Hem Can ile lgilenmek hemde hasta bir eşle ilgilenmek pek kolay olmadı doğrusu. Gerçi ben bu kadarına razı idim. Yeterki Can'a bulaşmasın...Ama mümkünmü Can'ın öyle kalması. Pazar gece 2,30'da uyandı ve tekrar uyumadı önce kızdım uyumayacağım deyince ama sonra tuvalete götürdüğümde ateşinin olduğu farkettim ve beni bekleyen hazin sonu gördüm. Hemen ateş düşürücüyü verdim. Can'ı tekrar uyutabildiğimde saba saat 6.30'du. Can'da da inatçı bir ateş vardı. Ben 3-4 saatte bir ateş düşürücü vermeye devam ettim. Pazartesi günü doktorumuzu aradığımızda oda ahmet'den bulaşmış olacağını düşünerek antibiyotiğe başlayalım demiş. Normalde çok sık antibiyotik verme taraftarı bir doktor değildir aslında ama bu sefer hemen deyince panikledim ama gönlüm vermekten yana değil zira geçen hafta Can'ın arkadaşı Alpimizde aynı durumda idi. 3 gün ateşi izlediler ve geçti. Üstelik ahmetin ateşi inatçı idi hiç 39 altına inmemişti ilk 2 gün ama Can'ın öyle değildi, ateş düşürücü ile 1-2 saat düşüyordu. Ve tabikide vermedim antibiyotiği çünkü Can'da ateşten başka hiç bir belirti, rahatsızlık yoktu. oynuyor, yemeğini her zamanki zorlukta yiyordu(Dahada zor değil yani :))Nitekim 3 gün sonra geçti ateşimiz atlattık. Sanırım salgın bu da...bu kadarla atlatmış olmamıza çok sevindim ve ilk defa doktoru dinlememiş olmamıza :) bazen annelerin içgüdüleri herşeyin üstüne çıkıyor:::

1 Eylül 2013 Pazar

30 Ay=2.5 yaş

       Bugün pek bir keyifli uyandı cüce...sabahtan beri şirinlik şirinlik yapıyor. Anneannesi ile kahvaltısı 1 saat sürdü bu süreçte sürekli ona şirinlikler yapıp öpmüş. Tam 900 gündür bizimle Can'ımız... Yemek saatlerini saymazsak çok ama çook güzel 900 gündü. Can büyüyor. Yaz tatilinde sık sık abilerini görmesi ve zaman geçirmesininde etkisi ile büyümüşte küçülmüş bir cüce oldu iyice. Garip yüz ve el hareketleri ile oyunlar oynuyor. taklitler yapıp bizi güldürmeye çalışıyor. Bütün yaz dip dibe olmamızın etkisi ile bana iyice alıştı. Kedi gibi gelip sürtünüyor dakikalarca öpüyor, bazen evde bir kedi beslediğimizi düşünüyorum. Kitap seçmeye, almaya bayılıyor. Yalnız bir kitabı 1 kere okumaya gör bir daha bir daha hiççç sonu gelsin istemiyor.Bir daha anne bir daha diyor sürekli. Ve ne yazıkki abileri, teyzesi ve son olarakda babasının katkısı ile Can telefonda oyun oynamaya başladı. Ben kesinlikle onaylamıyorum, zaten kendimde bilmem nerde ne oyun var nasıl oynanır ama teknolojijinin kaçınılmazı 2,5 yaşına kadar engel olabildim. Geçen dışarda yemek yiyoruz. Can'a da biraz yedirdim. Daha sonrada babası telefonda oyun açtı ve biz rahat rahat yemek yiyip üstüne kahve bile içtik. İnanılır gibi değil, şöyle bir baktımda masanın diğer tarafından herşey değişiyor, Can büyüyor... Masaya eşya taşımaya bayılıyor, hem yardım etmek hemde onları dökmeden götürmek onu çok gururlandırıyor. Kendi kurduğu oyunlar artık daha uzun sürebiliyor. İşim var şu an oyununa katılamayacağım  deyince beni anlıyor. Onu kandırmaksa artık çok ama çok zor. Şifreli imalı konuşmaları dahi anlıyor. İşimiz gittikçe zorlaştı. Ahmet ile evde bazen birbirimize sarıldığımızda veya azıcık bile yakınlık gösterdiğimizde nerde olursa olsun hissedip koşarak yanımıza geliyor ve "Siz napıyorsunuz" diyor. Sonrada hemen bende öpücem diyip üstümüze atlıyor. Daha çok soru soruyor, ne, ne için, neden.... Denize ve simidi ile yüzmeye iyice alıştı.Sadece ilk girerkenki soğukluk onu ürkütüyor. Meyvelerden en çok armudu seviyor. Birşeyi yemesini istediğimde sevmediği birşey ile yemesini istediğim birşeyi beraber tercih olarak sunuyorum tabiki de sevmediği seyi değil yemesini istediğimi seçiyor. Tercih yapmış olmak, kendi seçmek onu yemeğe sevk ediyor. Bende yenmesi gereken şeyi sorunsuz yedirmeye başlamış oluyorum. Başlamak bitirmenin yarısıdır değil mi :) Bir gün buraya gidelim mi, yarın oraya gidelim mi, başka bir gün onu yapalım mı cümleleri sıklaştı. Yanında gittikçe ergenleşen bir küçük adam var. Onunla olmak beni çok hafifletiyor...